bütün yüzeyi nakışlı/süslü/desenli kumaş.
besbelli olmak, açıkça görülmek, okunmak.
Guilt was written all over his face: Suçlu olduğu yüzünden
okunuyordu. 9.
write away: uzak bir yerden ısmarlamak.
She wrote away for the book, because the shop didn't have it.
üşümekten bir titremek
Fiil
(birinin) ensesinde, tepesinde.
Suddenly he was all over (one) me: Birdenbire üstüme çullandı.
tekrar, yeniden, yeni baştan, bir kere daha.
I had to write the letter all over again: Mektubu
yeni baştan yazmak zorunda kaldım.
her tarafa saçılmış
Sıfat
(a) darmadağınık, dökülüp saçılmış.
Don't leave your things all over the shop , put them away in the cupboard. (b) her tarafı/tarafta.
I've been all over the shop trying to find that pen.
dünyanın her yerinde
Zarf
dünyanın dört bir yanında
Zarf
dünyanın dört bir köşesinde
Zarf
bitti, sona erdi.
I have to get this homework over with today: Ev ödevimi bugün bitirmeliyim.
It's all over with us now (=We are ruined, we have nothing to hope for): Bittik, mahvolduk, artık ümit kalmadı.
baştan aşağı çamura bulanmış olmak
Fiil
baştan aşağı çamura bulanmış olmak
Fiil
neredeyse üstüne çıkmak
Fiil
her tarafa dağılmış olmak
Fiil
şehrin her tarafında tanınmak
Fiil
şehir hriin her tarafında tanınmak
Fiil
bir şeyi elâleme duyurmak
Fiil
azarlamak, çatmak, tekdir etmek,
argo haşlamak, zılgıtı vermek.
yeniden baştan başlamak
Fiil
yeni baştan başlamak
Fiil
birine şehri baştan başa gezdirmek
Fiil
(a) kolayca yenmek, üstün gelmek, baskın çıkmak.
Our party walked over the opposition in the elections. (b) hakaret etmek, kötü davranmak. (c) tepesine binmek, esir gibi kullanmak, her dediğini yaptırmak.
Jill is so friendly and helpful that people walk all over her.
hiçbir itiraz dinlememek
Fiil
hiçbir itiraza aldırmamak
Fiil
herkesten önce gelmek
Fiil